
Türk milletinin hatırladığında acı duyduğu günlerden biri, 11 Nisan 1920… İstanbul işgal altında, Padişah Vahdettin İngilizlerin her dediğine boyun eğiyor… İşte onlardan biri, Meclisi Mebusan’ın padişah tarafından feshedilmesiydi. Kurtuluş Savaşı’nı Meclis’le yürütecek olan Atatürk, yaşanacakları biliyordu. Kafasında buna ilişkin bir plan vardı ancak arkadaşları o planlardan birine maalesef engel oldu…
Mondros Mütarekesi sonrasında, 21 Aralık 1918’de yeni seçimler yapılmak üzere Meclis’in yenilenmesi kararı alınmıştı. Yapılan seçimler sonunda Meclisi Mebusan ilk toplantısını 12 Ocak 1920’de yaptı… Misakı Milli kararlarını alan da bu son Meclisi Mebusan’dı. Milli Ant kararı da bundan iki hafta sonra oy birliği ile kabul edilmişti.
İSTANBUL’UN İŞGALİ SONRASI
Ve beklenen oldu, İngilizler 16 Mart’ta İstanbul’u işgal etti… Fakat Meclis, çalışmalarına bu şartlar altında bir süre daha devam etti… Artık imparatorluktan geri kalanları da parçalamak, emperyalist kirli planlarını hayata geçirmek ve Türklere diz çöktürmek için Osmanlı’nın kalbine yerleşmişlerdi. İngilizlerin baskıları yoğunlaştı, İngiliz Muhipleri üyesi olan Padişah Vahdettin’e her dediklerini yaptırmada sorun yaşamadılar. En kritik taleplerden biri, Osmanlı Meclisi’nin kapatılmasıydı. Padişah Meclis’in feshini hemen imzalayıverdi.
ATATÜRK BEKLİYORDU VE TAKTİĞİ HAZIRDI
O sırada Ankara’da Temsil Heyeti’nin Başkanı olan Mustafa Kemal Paşa, böyle bir gelişmeyi bekliyordu. Ve hatta buna karşı hamlesini önceden hazırlamıştı. Ancak Atatürk’ün İstanbul’daki yol arkadaşları, onun planını kavrayamadılar veya cesaret edemediler…
Atatürk, İstanbul’da yeniden açılan Meclisi Mebusan’ın başkanlığına kendisinin seçilmesini istedi. Hatta bastırdı fakat olmadı…
Başta Meclis Bakanı Rauf Orbay olmak üzere, Heyeti Temsiliye’ye bağlı milletvekilleri de söz konusu plan için harekete geçmedi. Mustafa Kemal Paşa’nın yerine Reşat Hikmet’i başkan seçtiler.
Bununla birlikte aynı süreçte Heyeti Temsiliye’ye bağlı milletvekillerinin Ankara’ya gitmesini ve toplantı yapılmasını da engellediler.
Neden gitmesi zor, hatta imkansız olan olan İstanbul’daki Meclis’te başkan olmak istedi… Atatürk devrimden sonra yazdığı Nutuk’ta bunun nedenini, yaşanan süreci ve sorumluları anlattı… Şöyle dedi:
‘BENİ MECLİS BAŞKANI SEÇİN’
“Ben, Meclisi Mebusan’ın İstanbul’da tecavüze uğrayacağını, dağılacağını katiyen bekliyordum. Bu takdirde, girişilecek tedbiri de kararlaştırmıştım. Hazırlığımız ve tertibatımız da başlamıştı. Ankara’da toplanmak…
“İşte bu vazifeyi yaparken, milletçe yanlış anlaşılmaya yol açmamak için tedbir olarak da bir şey düşünmüştüm. Meclisi Mebusan Riyasetine seçilmek.
“Bundan maksat, dağıtılan mebusları Meclisi Mebusan Reisi sıfat ve salahiyetiyle davet etmekti. Gerçi bu tedbir, ancak görünüşü muhafazada ve geçici olarak faydalı idi. Fakat, her halde buhranlı zamanlarda, faydası geçici olsa da, her türlü tedbirin alınmış olması lüzumsuz sayılamaz…
İSTANBUL’A GİTMEYECEKTİM
“Hakikatte, İstanbul’a gitmeyecektim. Fakat bunu itiraf etmeksizin zaman kazanacak ve geçici olarak ortada yokmuşum gibi vaziyet ve muamele tanzim olunacak ve Meclis, reis vekilleri vasıtasıyla idare olunacaktı.
“Bu tedbirin tatbiki, bittabi, Meclis’e giden, hakiki vaziyeti idrak etmiş olması lazım gelen arkadaşların gayret ve mesaisiyle olabilecekti. Efendiler, bu hususu, icap eden zevata söyledim. Fikir ve görüşümü uygun buldular. Bu yolda çalışacaklarını vaat ve temin ederek İstanbul’a gittiler. Fakat, pek müstesna, belki bir veya iki arkadaştan başkasının, bu fikri telaffuz dahi etmediklerini öğrendim.
MUSTAFA KEMAL’E İTİRAZ EDENLER
“Bu meselede hâkim olan bir muhakeme ve mantık şu imiş: Bunca milletvekilleri içinde Meclis Reisi olacak liyakatte bir adam dahi yok mudur ki, hazır olmayan bir mebusu giyaben reis seçeceğiz… Meclis’i teşkil eden değerli üyeleri bu kadar liyakatsiz göstermek, yabancıların gözünde kötü tesir yapmaz mı? Diğer bir mantık da: Meclis Riyasetine Kuvayi Milliye Reisi’ni seçmek, daha ilk günden Meclis üzerine şüphe ve tecavüzü çekmeye vesile vermektir.
“Akıllı işi olamaz. Bu nevi muhakeme ve mantık yapanların pek de uzak insanlar olmadığını görenler, susmayı tercih eylemişler…
ATATÜRK YERİNE REŞAT HİKMET BEY
“… bu mesele üzerinde görüşülmeye başlandığı günlerde, 28 Ocak 1920 ve 1 Şubat 1920 tarihlerinde Rauf Bey’in vuku bulan bildirimlerinde, birtakım fikirlerden sonra, “biz pek büyük sakınca doğuracak olan bu hususu ileri sürmekten vazgeçiyoruz” denmekte.
“Şeref Bey, seçilmenizin faydalarından bahsetti… Seçim hususunda oyların bölüneceği, tekrar katiyetle anlaşıldığından, milletin başında, Milli Meclis’e gözcü olarak kalmayı zaten tercih buyurdukları tarafımızdan söylenerek alkışlarla hakkı samilerinde samimane tezahürata şahit olundu. Genel toplantıda Reşat Hikmet Bey birinci reis ve Hüseyin Kâzım Bey birinci ve Hoca Abdülâziz Mecdi Efendi ikinci reis vekili seçildi” haberi verilmekte idi.
RAUF ORBAY’A MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN YANITI
“…Efendiler, Rauf Bey’in riyaset meselesine ait izahatına verdiğim cevapta demiştim ki: “Ortaya konulan sakıncalar evvelce etraflıca düşünülen şeylerdir. Benim riyasetimi söz konusu eden sebepler malumdur: Kuvayi Milliye’nin millet tarafından kabul edildiğini teyit etmek, Meclis fesholunduğu halde riyasete ait vazifeleri emniyetle yapmak, hayatımızla bağdaşmaz bir barış teklifi karşısında milli ayaklanma yapılırsa riyaset vaziyetiyle milletin maddi ve manevi kuvvetlerini müdafaaya yöneltmek düşünceleridir. Değerlendirmenizden, müdafaayla alakalı bu sebeplerin, bugün İstanbul muhitinde ihmal edilebilir sayıldığı anlaşılıyor. Eğer görüşte isabet etmemekten milli müdafaada bugün ve gelecekte noksan hasıl olursa, mesuliyet hata edenlere ait olur. Şahsen benim bu hususta rahat olduğumu temine hacet yoktur.”
Osman Erbil
Kaynak: ODA TV
Bir yanıt bırakın