
Saraçhane protestolarında gençleri jet hızıyla tutukladılar… Peki tutuklamaların anayasal haklara ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına aykırı olduğunun farkında mıyız…
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyonla başlayan Saraçhane eylemlerinde yaklaşık 2 bin kişi gözaltına alındı, 316 kişi tutuklandı. Büyük çoğunluğu üniversiteli gençlerden oluşan tutuklamalarda aileler üzgün bir biçimde bayramı geçirdi.
Etrafı yakıp yıkmayan, polise saldırmayan gençler neyle suçlandı, neden tutuklandı… Haklarında “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” iddiasıyla işlem yapıldı. İstanbul’da tutuklanan 213 kişi hakkında da jet hızıyla iki ayrı iddianame hazırlandı. Çoğunluğu gençlerden oluşan bu tutuklular hakkında 6’şar aydan 3’er yıla kadar hapis cezaları istendi.
2011 YILINDA ALINAN “OSMAN ERBİL” KARARI
Ancak AYM’nin aldığı kararlar, bu tutuklamaların vatandaşların anayasal haklarının ihlal edildiğini gösteriyor. Bu kararlardan biri 2011 yılında verilen “Osman Erbil” kararı… O dönemki ismi İşçi Partisi olan Vatan Partili bir grup üniversiteli genç, FETÖ kumpaslarına karşı Ankara’da ABD Büyükelçiliği önünde bir protesto eylemi yaptı. Protesto edilen de FETÖ kumpaslarının arkasında olan ABD’ydi…
Polis, grubun yasadışı bir gösteri yaptığını ve dağılmaları gerektiğini, aksi takdirde haklarında yasal işlem uygulanacağı uyarısında bulundu. Gençler ise kanunların kendilerine önceden izin almadan istedikleri yerde eylem yapma hakkı verdiğini bildirdi. Üniversiteliler dağılmayınca gözaltılar başladı, gençler hakkında, kamu davası açıldı.
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 28. maddesi uyarınca cezalandırılmaları istenen gençlere ilerleyen süreçte mahkeme, hapis cezası verdi. O gençlerden biri olan Osman Erbil, 5 ay hapis cezası aldıktan sonra konuyu üst mahkemeye taşıdı. Süreç ilerledi ve son kararı AYM verdi.
AYM, işte bu olayda Erbil’i, yani protestocu gençleri haklı buldu. Karar gerekçesinde, yerel mahkemenin verdiği hapis cezası, şu hatırlatma yapılarak haksız bulundu:
“Anayasa’nın 34. maddesi kapsamında ‘demokratik bir toplumda gerekli’ ve ölçülü olduğu söylenemez. Bu bağlamda, başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ile kamu düzeni ve güvenliğinin korunması arasında dengenin sağlanamadığı tespit edilmiştir. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır”
Kaynak: ODA TV
Bir yanıt bırakın